Bosna' yı yenemedik. Hayırlı uğurlu olsun. Zerre üzülmedim zira sahada futbol mutbol oynamadık. İlk yarının son yirmi dakikası anamızı ağlatan ve bu hücum gücüne rağmen ikinci yarıda anlamsız bir şekilde kendi yarı sahasına kapanıp piknik yapan Bosna' yı da tebrik ederim. Onlar da bu kafayla eleme(play-off) maçlarından öteye gidemezler. Gerçi onlar için başarının kıstası grubu ikinci bitirmek olabilir, orasını bilemem.
Dediğim gibi kazanamadığımıza üzülmüyorum. Sonra yarınki gazetelerde küstahca "milliler ülkenin yaralarını sardı" gibisinden manşetler görürdük. Fatih Terim ve diğerleri çıkıp hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza filan adardı galibiyeti, daha bir sinir bozarlardı. Heralde kovulur artık Terim ve avanesi; böylece hamaset futbolu oynatıp milyon dolarlar kazanma dönemi de biter.
9 Eylül 2009 Çarşamba
8 Eylül 2009 Salı
Üzülmeye Mahal Yok Yarına Kalmaz Unuturuz
Memleketi sel almış haberlerde gördüm. Yollar kapalı. Evleri, işyerlerini, kamu binalarını her yeri su basmış. Deniz şehrin içine girmiş. Bir aile toptan kaybolmuş sel sularında. Ee, olur böyle şeyler diyebiliriz kolaylıkla. Olur da sırf yağmur yağdı diye olur mu be kardeşim. Görüntüleri izleyen zanneder ki tsunami gelmiş ya da devasa bir kasırga ezmiş geçmiş. Bir doğa olayıdır yağmurun yağması ve her geçen gün ısınan şu yerkürede bir nimettir bize. Ama biz yağan nimetin rahmetin yüzünden bile ölüyoruz hala. Ve biz yağmur sularıyla ölürken ülkede neler neler oluyor, insanlar neler konuşuyor.
Biz böyle bir ülkeyiz maalesef..
Ekonomi yerlerde gezer, alt yapı üst yapı hiçbir şeyimiz tam değildir.
Anketlerde en az kitap okuyan, televizyon karşısında en çok vakit geçiren, kişi başına düşen milli geliri yerlerde sürünen vs. gibi alanlarda hep başa yarışırız.
Ülkemizde demokrasiden, haklardan korkulur.
Basına özgürlük yoktur, kadına özgürlük yoktur.
Başımızda terör vardır, ekonomik kriz vardır var oğlu vardır ama yine de anketlerde geleceğe en umutlu bakan ülkeler sıralamasında da hep yukarılardayızdır.
Memleketi sel alır.
Vatandaşlar ailecek suya kapılır heba olur.
Yollar kapanır.
Yolların üstünde şelaleler oluşur ama bizim tartışacak çözecek çok daha mühim işlerimiz vardır.
Büyüklerimiz açılımlar yaparlar, birbirleriyle ağız dalaşına girip kim daha delikanlı yarışına tutuşurlar.
Hepsi en vatansever hepsi en insansever hepsi en büyük demokrat oluverirler.
Öyle ya; sele kapılan sele kapılır, kalan sağlar bizimdir.
Ne de olsa paşalar gibi 70 milyonuz.
Dağa çıkar vuruluruz, sele kapılır yok oluruz ama tükenmeyiz.
Yarın da Bosna' yı yenersek bizden mutlusu yok nasıl olsa.
En güzel yanımız da...
Çok hoşgörülüyüzdür her şeyi unuturuz.
İyi unutmalar Türkiye...
7 Eylül 2009 Pazartesi
Öfkeli Bir Şiir...
Dostum Earfindel' in "Yaşıyorum" adlı uzun şiiri...
Şiir sanatı adına bir şahika sayılmasa da Pelin Batu şiirlerinden daha iyi olduğu kesin..:)
Üretmeye devam ederse bu blogta onun başka şiirlerini ve yazılarını da görebiliriz yakında..
Yaşıyorum cehennemi,
Sevgiyle…
Cezamı çektikten sonrası ;
Cennet…
Bana dair ne varsa bu hayatta
Küllüm yalan küllüm iftira
Hiç birini ben yapmadım,
Kimini bira yaptı kimini votka.
Ben kendimi bildim bileli,
Kendimi bilmez idim
Bildiğimde ise,
Ölmüş idim.
Hayat bu ise,
Özetini alayım.
Tasvir edin…
Durmayın devam edin…
Hoş değil ama tasvirler..
Kızılca patlıcan gibi suratlar…
Siyah bedenler…
Mor dudaklar…
Dudaklarda patlamış kalaslar…
Kalaslarda kan,
Fakat ne tuhaftır,
Kanda kin yok.
Hayatımdan,
Yaşadıklarından, yaşayacaklarımdan
Korkuyorum
Ürküyorum…
Bir köşeye sinip bekliyorum.
Biliyorum, an meselesi…
Ama…
Dedem de korkuyor bizim yaşayacaklarımızdan.
nedir nadir oranda elde edilen bir şans olan hayat?
nedir nadirdir enderdir
nedendir nadir
nadirdir çünkü
milyonların arasından tesadüfen
aslında tesadüfen de değil kuvvet ve dirayetle
ödülü bilinmeyen bir maratonun
tek
ve
yegâne
birincisi olarak elde edilir
hayatta herkes en iyi
en başarılı
en şanslı
olmuştur o yüzden en azından bir kereliğine
ancak bu nadiriyet ne kadar anlamlıdır ki
daha bilinç oluşmadan bitsin
doğarken bitsin
doğduktan hemen sonra bitsin
az sonra bitsin
bir gün
bir hafta
bir ay
bir yıl
yüzyıl sonra bitsin
hatta hemen şimdi bitsin
ama bitmesin
çünkü azap dolu ve tatlı
hem yorucu hem mutlu
hem canlı hem kanlı
hayat hayat dolu
ama içindeki ölümlerle
hep başlangıçlara gebe
ama sonların ardından
hoş sonlar da olmasa
nasıl başlardı bu hayat
hem de bitesiye…
Ummana ulaşmaktı derdiniz
Umman sizi yutmadan önce.
Müstakbel davamızı yok ettiniz,
Devlet bizi sikmeden önce.
Ne kadar kızsam yeridir,
68 yavşaklara mekan olmuş.
72 nedir bilen kalmamış,
72den sağ çıkanların alayı göt olmuş.
Diyorlar ki ,
Şimdiki gençler boş..
Bize de bir engin lazım …
Hatta daha da büyük
Okyanus lazım.
Günahımız var,
Evet, tepkisiziz.
Hiç mi acımadınız,
Hepimiz apolitiğiz.
Bölünerek çoğalmak
Mikroplara mahsus.
Yeri yoktur mikropların,
Özgürlük geldiğinde,
?????
Şiir sanatı adına bir şahika sayılmasa da Pelin Batu şiirlerinden daha iyi olduğu kesin..:)
Üretmeye devam ederse bu blogta onun başka şiirlerini ve yazılarını da görebiliriz yakında..
Yaşıyorum cehennemi,
Sevgiyle…
Cezamı çektikten sonrası ;
Cennet…
Bana dair ne varsa bu hayatta
Küllüm yalan küllüm iftira
Hiç birini ben yapmadım,
Kimini bira yaptı kimini votka.
Ben kendimi bildim bileli,
Kendimi bilmez idim
Bildiğimde ise,
Ölmüş idim.
Hayat bu ise,
Özetini alayım.
Tasvir edin…
Durmayın devam edin…
Hoş değil ama tasvirler..
Kızılca patlıcan gibi suratlar…
Siyah bedenler…
Mor dudaklar…
Dudaklarda patlamış kalaslar…
Kalaslarda kan,
Fakat ne tuhaftır,
Kanda kin yok.
Hayatımdan,
Yaşadıklarından, yaşayacaklarımdan
Korkuyorum
Ürküyorum…
Bir köşeye sinip bekliyorum.
Biliyorum, an meselesi…
Ama…
Dedem de korkuyor bizim yaşayacaklarımızdan.
nedir nadir oranda elde edilen bir şans olan hayat?
nedir nadirdir enderdir
nedendir nadir
nadirdir çünkü
milyonların arasından tesadüfen
aslında tesadüfen de değil kuvvet ve dirayetle
ödülü bilinmeyen bir maratonun
tek
ve
yegâne
birincisi olarak elde edilir
hayatta herkes en iyi
en başarılı
en şanslı
olmuştur o yüzden en azından bir kereliğine
ancak bu nadiriyet ne kadar anlamlıdır ki
daha bilinç oluşmadan bitsin
doğarken bitsin
doğduktan hemen sonra bitsin
az sonra bitsin
bir gün
bir hafta
bir ay
bir yıl
yüzyıl sonra bitsin
hatta hemen şimdi bitsin
ama bitmesin
çünkü azap dolu ve tatlı
hem yorucu hem mutlu
hem canlı hem kanlı
hayat hayat dolu
ama içindeki ölümlerle
hep başlangıçlara gebe
ama sonların ardından
hoş sonlar da olmasa
nasıl başlardı bu hayat
hem de bitesiye…
Ummana ulaşmaktı derdiniz
Umman sizi yutmadan önce.
Müstakbel davamızı yok ettiniz,
Devlet bizi sikmeden önce.
Ne kadar kızsam yeridir,
68 yavşaklara mekan olmuş.
72 nedir bilen kalmamış,
72den sağ çıkanların alayı göt olmuş.
Diyorlar ki ,
Şimdiki gençler boş..
Bize de bir engin lazım …
Hatta daha da büyük
Okyanus lazım.
Günahımız var,
Evet, tepkisiziz.
Hiç mi acımadınız,
Hepimiz apolitiğiz.
Bölünerek çoğalmak
Mikroplara mahsus.
Yeri yoktur mikropların,
Özgürlük geldiğinde,
?????
Kasetten Bilgisayara Yolculuk
Sonunda başardım. Uzunca bir zamandır kasetlerimi nasıl kurtarırımın derdindeydim. Malum bilgisayarlı mp3lü dönem hayatımıza girdi gireli kasetlere yüz vermez olmuştuk. Ancak cd çaları olmayan arabalarda kullanılır olmuştu bu kasetler. Kasetleri ve teyplerimizi tavanaralarına kaldırmış ya da eskicilere satmıştık. Nasıl olsa cd vardı mp3, vardı. Kimseyi bu konuda suçlayamam doğrusu. Teknolojiye sırtını dönüp nostaljik yaşayacağım gayreti içinde olmak-ben nostaljiyi çok severim o ayrı-bazen çok da komik durabiliyor çünkü. Ama öyle kasetler ve şarkılar var ki kolay kolay bulunmuyor mp3ü, indiremiyorsun hiçbir yerden. Ben de hiç olmazsa eskimiş, zor bulunan, değerli kasetlerimi kurtarayım dedim.
Neyse uzun lafın kısası sıvadım kolları; bir iki kulaktan dolma yöntemle işe koyuldum.(Aslında daha önce de denemiştim ve becerememiştim.) Zorba'dan aldığım ara kabloyla ve internetten indirdiğim bir iki kaydedici ve dönüştürücü program sayesinde bir kasedimi bilgisayar ortamına atmayı başardım.
Kasetten bilgisayarlı ortama aktardığım ilk başarılı işim Kesmeşeker' in 1991 tarihli ilk kasedi olan "Dipten ve Derinden"...
Neyse uzun lafın kısası sıvadım kolları; bir iki kulaktan dolma yöntemle işe koyuldum.(Aslında daha önce de denemiştim ve becerememiştim.) Zorba'dan aldığım ara kabloyla ve internetten indirdiğim bir iki kaydedici ve dönüştürücü program sayesinde bir kasedimi bilgisayar ortamına atmayı başardım.
Kasetten bilgisayarlı ortama aktardığım ilk başarılı işim Kesmeşeker' in 1991 tarihli ilk kasedi olan "Dipten ve Derinden"...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)