6 Ağustos 2019 Salı
İNCE MEMED VE KÖKLERİ
GİRİZGAH: Bir yazarın kitaplarını okumaya nereden başlamalıdır? Bu sorunun cevabı kişiden kişiye değişir elbet. Zamanımız kısıtlı ve değerli ise izlediğimiz yöntem o yazarın en çok okunmuş/satılmış ve dolayısıyla en çok tavsiye edilen kitabıyla başlamak olur. Bu yöntemi pek fazla eleştiremeyiz zira hem okunacak kitap çok hem de zaman az. Peki zaman yönünden şanslı isek ne yapalım? Zaman yönünden şanslıysak dahası edebiyat tarihine ve roman kuramına da az buçuk meraklıysak bence bir yazarı okumaya ilk kitabıyla başlamalıyız. Böylece yazarın hem üslup hem de içerik olarak gelişimini/değişimini gözlemleyebiliriz. Ha, ben bu yöntemi uyguluyor muyum? Hayır. Ama hep uygulamak istemişimdir.
NASIL/NİÇİN/KIL TÜY: Yaşar Kemal okumaları yaptıktan sonra Yaşar Kemal’in külliyatını incelediğimde elimde böyle bir fırsat olduğunu görmek beni heyecanlandırdı aslında. Lise ve üniversite zamanlarımda eline ne geçerse okuyan ve çok okuyan ama okuduklarını kaydetmek yerine tabiri caizse sadece tüketen bir okur olduğum zamanlarda Yaşar Kemal’in iki romanını okumuştum. Sanırım Deniz Küstü ve Karıncanın Su İçtiği romanlarıydı. Çok etkilendim elbette. Lakin kitaplardan geriye bir şey kalmadı gitti. Neyse, aradan zaman geçti ve daha bilinçli bir okur olmaya başladığım şu zamanlarda Yaşar Kemal okuma fırsatı tekrar önüme geldi. Ne ile başladık okumaya tabi ki, artık ünü dünyayı tutmuş olan “İnce Memed” ile. “İnce Memed” sadece Yaşar Kemal’in değil belki de Türk edebiyatının en bilinen romanı. Sanırım yabancı dillere en çok çevrileni de o. “İnce Memed”i okuduktan sonra, “Dağın Öte Yüzü Üçlemesi”ni okudum. (Üçlemeyle ilgili görüşlerimi geçenlerde yazmıştım.) İnce Memed’i ve Üçleme’yi okuduktan sonra Yaşar Kemal’in eserlerine baktığımda önümdeki büyük fırsatı gördüm. Zira İnce Memed yazarın ilk romanı.(Bu arada İnce Memed aslında bir seridir ve dört kitaptan oluşur.) İnce Memed’den sonra “Teneke” ve “Üçleme” geliyor. Yani bir ara “Teneke”yi okursam Yaşar Kemal’in yazdığı ilk beş romanı okumuş olacağım. Yeri gelmişken söyleyelim “İnce Memed” ilk romanı dedik ama ilk kitabı değil Yaşar Kemal’in. İlk kitabı 1944’te yaptığı Ağıtlar derlemesi. Ama o bir derleme olduğu için onu es geçiyoruz. İlk orijinal edebi eseri ise “Sarı Sıcak” adlı öykü kitabı. 1952’de basılmış ilkin. Sarı Sıcak kitaplığımda yıllardır duruyor ve okunmayı bekliyordu, bu vesileyle onu da aradan çıkarıverdim.
Neyse, biz dönelim tekrar “İnce Memed”e yani dört kitaplık serinin birincisi olan “İnce Memed 1”e. (İnce Memed serisinin 32 yılda tamamlandığı notunu da düşelim. 1.1955, 2.1969, 3.1984, 4.1987.) Yaşar Kemal okumaya nereden başlayalım derseniz. Cevap her şekilde belli:İnce Memed. İnce Memed hem ilk romanı hem de en ünlüsü. İnce Memed’in bir ilk roman olduğuna inanasınız gelmiyor. O kadar kusursuz ki teknik olarak… Üçleme ile ilgili yazıda da bahsetmiştim Yaşar Kemal’in bir dil mühendisi olduğundan ve eserlerinde kusursuz bir matematik bulunduğundan. “İnce Memed” de aynı özellikleri barındırıyor. Okumayı zorlaştıran en ufak bir kıymık bile yok. Su gibi akıp gidiyor. Peki teknik olarak çok başarılı olmasına mı bağlı “İnce Memed”in dünyaca ünlü oluşu. Bence değil. Dil ve anlatım harikası olan her kitap bu kadar ünlü olamıyor maalesef. İnce Memed çok çok çok ünlü çünkü herkesi kendine çeken destansı bir kahramanlık hikâyesi barındırıyor. Öyle ya, kahramanları kim sevmez? Zenginden alıp fakire vereni, zalimin karşısına bir dağ gibi dikilip garibanın hakkını savunanı kim sevmez? İngiliz tarihçi Eric Hobshawm, “İnce Memed” gibileri için “Soylu Eşkıya” tabirini kullanıyor. (Eşkiya değil Eşkıya, lütfen doğrusunun öğrenelim.) Nedir Soylu Eşkıya? Genel hatlarıyla söylersek; birincisi suç işlediği için değil haksızlığa uğradığı için dağa çıkmıştır, ikincisi sadece öç almak için değil haksızlıkları düzeltmek için çalışır, üçüncüsü sadece kendini savunmak ve haklı bir şekilde öç almak için adam öldürür, dördüncüsü eğer ölmezse halkının arasına geri döner eninde sonunda, beşincisi alt edilemezdir, ancak kalleşlikle ve ihanetle öldürülebilir.
İşte “İnce Memed”imiz de bu özellikleri barındırmaktadır ve halkın adalet sağlayıcısıdır. Kanaatimce bu evrensel de bir konudur. Yani adalet arayışı… İnce Memed gibi kahramanlar yoluyla; halklar, zalimlerden öçlerini almış, yüreklerini soğutmuş olurlar. Gerçek dünyada gerçekleşmeyen adalet en azından efsanelerde, destanlarda, romanlarda gerçekleşmiş olur.
Aslında burada bir iyi bir de kötü taraf var. Kurgunun gerçek hayata yansımasıyla da bakarsak olaya karşımıza şu çıkar. İnsanların büyük bir çoğunluğu, insanlık tarihi boyunca küçük bir azınlığın çıkarları için ezilmiştir. Ezilen taraf kalabalık olmasına rağmen örgütlenememekten ve korkudan ötürü kötülerin iktidarı sürüp gitmiştir. O yüzden de arada sırada düzene/zalime başkaldıran biri çıktığında çok sevinmiştir halkçıklar. Lakin bu durum da olumsuz bir yan doğurmuştur. Bizim bu halkçıklar hep bir kahraman beklemiştir kendilerini kurtarıversin diye. Korku duvarının üzerine gitmeyi, bir arada durmayı denememişlerdir o yüzden. Ol sebep, kahramanlık hikâyelerine mesafeli bakarım hep. Önde koskocaman bir cesaret timsali bayrak gibi dalgalanmasına rağmen arka plandaki korkak ve sinik yığına takılır ister istemez gözüm. Neyse, 1955 yılında gürül gürül sınıf hareketi vardı da onu mu anlatmadı Yaşar Kemal. Elde ne varsa onu anlattı. “Elde ne varsa” olayı aslında çok önemli. Zira Yaşar Kemal’in elinin altında olan bu coğrafyanın zengin sözlü edebi kültürüydü. Ağıtlarıyla, efsaneleriyle, halk hikâyeleriyle, masallarıyla…
Kendisi şöyle diyor: “Ben edebiyata destan anlatıcılarına öykünerek başladım. Gençliğimde hem bir anlatıcı hem de bir derleyiciydim. (…) Bir romancı için-eğer o romancı yeni bir roman dili yaratma gücünde ise-sözlü edebiyat erişilmez bir kaynak olabilir. (…) Benim temelimde ne kadar bir Balzac, Dostoyevski, Gogol, Çehov varsa o kadar da Köroğlu olduğunu sanıyorum.”
Kendisinin de ifade ettiği üzere onu besleyen en önemli kaynak halkın ürettiği edebiyattır. O yüzden de “İnce Memed” buram buram halk edebiyatı kokmaktadır. Her ne kadar kurgu olsa da bir “Köroğlu” kadar gerçekçidir. Zaten Yaşar Kemal sonradan “Üç Anadolu Efsanesi, Binboğalar Efsanesi ve Ağrıdağı Efsanesi”ni yeniden kaleme almış ve bu efsanelere kendi üslübuyla ve güzel diliyle can vermiştir.
Kalemi hep ezilenden/garibandan/emekçiden yana olan yani “toplumcu” bir yazar Yaşar Kemal. Ama kaynağını sözlü edebiyatından almanın verdiği ilhamla da ayakları yere basmayan da bir yanı var. Üçleme ile ilgili yazıda da söylemiştim bunu, gerçeklikle fantazya yan yana demiştim. İşte bu yüzden-var mı böyle bir tabir bilmiyorum ama-ben Yaşar Kemal için “toplumcu gerçekçi” yerine “toplumcu fantastikçi/fantazyacı” yazar demek istiyorum. Büyülü gerçekçilik de diyebiliriz ama gerçekçilik tabiri toplumcuyu tam olarak karşılayamıyor. “Toplumcu büyücü” mü desek acaba? Yok daha neler!
SADET: Velhasılı İnce Memed’i okuyun. Kitaptaki her olayla hop oturun hop kalkın. İnce Memed dağlarda devleştikçe ve zalime tokadı indirdikçe zevkten dört köşe olun. Hem nitelikli hem sürükleyici edebiyatın tadını çıkarın.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)