22 Şubat 2020 Cumartesi
BEN BÖYLEYİM AMA BİR SOR NİYE
Bir insanın nasıl bir birey olacağını belirleyen çevresel faktörler midir yoksa doğuştan getirdiği genetik faktörler mi? Bence bu ikisinin karışımı olacaktır. Lakin bu karışımda baskın oran çevresel faktörlerde olacaktır. Çevresel faktörlerin yani nasıl bir ailede, nasıl bir toplumda yetiştiğinin daha fazla önemi vardır. Bir insan karnını doyurmak için hırsızlık yapıyorsa onu hırsızlığa iten toplumsal ve ekonomik düzeni sorgulamadan manzaranın bütününü göremeyiz. Ne yani hırsızın hiç mi suçu yok? Var elbet, var; ama dediğim gibi oranladığımız zaman onun kötülüğe yatkın genlerinin bu konudaki etkisi, onu hırsızlığa iten toplumunkinden daha azdır.
Ayfer Tunç’un “Yeşil Peri Gecesi” adlı sürpriz romanı da işte bu konuya dair kafa yorduruyor okuyucusuna. “Böyle” olmamızda toplumun payı ne, bizim payımız ne? Bilerek “böyle” dedim çünkü onun yerine bir sürü şey koyabiliriz.
Romanın kahramanı yaptığı her hareketle hayatını daha berbat kılmaya çalışan, dibi görmek için adeta gayret eden, güzelliğiyle dillere destan olan bir “kapak kızı”. Kendisinin bir adı yok kitapta. Diğer tüm kahramanların adı olmasına rağmen, onun adı yok. Yazar bunu bilerek yapmış olmalı. Toplumda onun gibi binlerce kader kurbanı olduğunun altını çizmek istemiştir belki de onu adsız bırakarak. Kader kurbanıdır çünkü kahramanımızın babası geçirdiği ağır kazanın sonrasında bedenen ve ruhen sakatlanmış, annesi babasını ve evi terk etmiş, bu küçük kız çocuğu da bir yatılı okulda kaderine terk edilmiştir. Hayata ve en çok da annesine karşı çok öfkelidir. Güzelliğini kendisinden aldığı annesinden intikamını ise kendi hayatını berbat ederek almaya çalışır hayatı boyunca. Sadece annesinden değil, öğretmenlerinden ve hayatına giren erkeklerden de pek çok darbe almıştır. Mağdurdur pek çok açıdan.
Ben kahramanımızın tam bir anti-kahraman olduğu görüşündeyim. Çünkü yaptığı onca saçmalığa, hayatını berbat etme çabalarına, tutarsızlıklarına ve zaman zaman kötülüğe varan davranışlarına rağmen büsbütün kızamıyoruz kendisine. Çünkü mağduriyetleri, incitilmişlikleri duruyor öylece karşımızda. Kaderini değiştirebilecek yol ayrımlarında direksiyonu neden inatla yanlış tarafa kırdığı konusunda kızamıyoruz kendisine. Çok çekti diyoruz. Ama onlar da hak ettiler diyoruz. Yani sevimsiz şeyler yapan, zaman zaman sizi kızdıran ama gözden de çıkaramadığınız bir kahramana yani bir anti-kahramana dönüşüyor başkişimiz.
Ayfer Tunç öyle bir karakter yaratmış ki onu sevsek mi ona kızsak mı bilemiyoruz. Kitabın en güçlü tarafı da bu zaten: Tüm yönleriyle çok iyi çizilmiş, gerçekçi karakterler. Bu kitap sırf kahramanın okuyucuda yarattığı ikilem için bile okunmalı bence. Ayfer Tunç’un dilinin çok güçlü olduğunu; betimlemeleriyle, kurgusuyla ilgiyi hak eden bir kitap yazdığını söyleyelim. İkinci paragrafın ilk cümlesinde “sürpriz” roman diye bir tabir kullanmıştım kendisi için. Çünkü bu romandan üzerimde bu kadar büyük bir etki yaratmasını beklemiyordum. Benim için sürpriz oldu. Günümüzde okuyucuyu sarsacak, düşündürecek modern bir klasik yazılabileceğine pek ihtimal vermiyordum doğrusu. Ama Yeşil Peri Gecesi-her ne kadar bu ismin çok kötü bir seçim olduğunu düşünsem de-beni gerçekten çok şaşırttı ve bu benim için büyük bir sürpriz oldu. Günümüz dünyasını, dönüşen toplumsal değer yargılarını çok sağlam işleyen ve eleştiren bu kitabın daha fazla tartışılmayı hak ettiğini düşünüyorum.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)