3 Haziran 2011 Cuma

Biz de vatan hainiyiz, biz de eşkiyayız, biz de şarlatanız


İçi boşaltılan, muhaliflerle hesaplaşmaya dönüştürülen Ergenekon-Balyoz süreçleri… İçeriye tıkılan gazeteciler… Bitmek bilmeyen baskı ve inkar politikaları… Yalanla ve korkuyla oluşturulmaya çalışılan bir imparatorluk… Bu imparatorluğun mecazıyla yetinmeyip bizzat imparator olmaya öykünmeler… Sarsılmaz bir tiranlık kurabilmek için her gün biraz daha faşistleşenler…
İnsanca yaşamak için sokağa dökülenleri, üniversitelileri, işçileri, çevrecileri, tüm muhalifleri hem sindirmeye çalışmalar hem de onları öldürüp bir de hicap etmeden “eşkıya” ilan etmeler… Aynı mücadelenin neferi olan insanlar için başlatılan cadı avı… Usulsüz baskınlar, gözaltılar, işkenceler…
Bilim insanlarından korkmalar, halkı kandırmakla suçlamalar, “şarlatan”(*) ilan etmeler…

Pak ve namuslu insanlara duydukları öfke kendi kirlerinden geliyor. Öyle kirlenmişler ki yüzleri görünmüyor artık. Kapkaranlıklar… Bu saydıklarımız hep vardı. Sadece onlara özgü de değil. Menfaatçi ve güç sevdalısı muktedirlerin genetiğinde var bunlar. Ancak hep olan bir şey daha vardı… O da dünyanın onurlu halkları… Halkların nasırlı yumruğu balyoz gibi patlayacak kafalarında bir gün…

Konuyu buradan Nazım Hikmet’e ulayalım. Çünkü zamanında bu cadı avlarına en çok maruz kalanlardandı o.
Nazım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ…
Biz de vatan hainiyiz, biz de eşkiyayız, biz de şarlatanız… Çünkü çok şükür hâlâ namusluyuz, hâlâ temiziz.




(*)http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1051320&Date=01.06.2011&CategoryID=85

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder