"ne kadar az yol almisim
ne kadar az yolun basindaymisim meger
elimde yalandan kocaman rengarenk oyuncak zaferler"
Üşüyorsun. Pek üşümezsin aslında. Bu normal bir üşüme de değil. Belki üşüme bile değil. İçten içe bir şey bu yaşadığın. Daha önce de tecrübe etmiştin böyle bir şeyi. Kemikte, ette hissedilen bir şey değil bu. Daha derinde bir yer üşüyor sanki. Ruh mu… Kim bilir!? İnanmazsın ki metafiziğe.
Sebebi o içten içe süren üşüme midir bilinmez ama dişlerin vuruyor birbirine. Adam akıllı titriyorsun. Hummaya tutulmuş misali. Belki de dişlerin değil de düşlerindir birbirine vuran. Kırılıp dökülürken titretiyordur seni derinden derinden.
Dert değil ki seversin sen titremeyi. Hasta olmayı sevmezsin; ama hastalık anlarındaki o insanın tüm hücrelerini saran titremeyi seversin. Çok tatlı gelir o titreme sana. Titremeyi seversin. Zaten sevdiğin her şeyi hastalıklı seversin.
Şu anda hasta değilsin gerçi. Belki de hastasın. Hastalık sadece bildiğimiz haliyle mi var. Beynin hastalanmış olamaz mı. Beyninde karıncalar yürüyormuş gibi hissedip de doktora gittiğin zamanı hatırla. Depresyon demişti doktor. Önce küfür yemiş gibi kalakalmıştın yerinde. Hastaneden ayrıldığında ise katıla katıla gülmüştün. “Depresyon ha!” demiştin. “Hadi sene ordan doktor bozuntusu.” O anda bitmişti depresyonun, bir tanecik bile ilaç yutmadan. Ne diyordu Kesmeşeker’in şarkısında “Erir dedi doktor depresyon kar gibi.”
Yine beynin hastalanmış olabilir pek ala. Beyin kolay hastalanır zira. Çok düşünüyorsun son günlerde. Cevabını alamadığın bilemediğin sorularla meşgul kafan. Hasta ediyor bu seni. Aman boşver mi diyorsun. Doktor teşhisi koyuncaya kadar mı sürer dersin bu da.
Ama her seferinde daha ağır geliyor artık bu düşünceler sana. Büyük Türk filozofu Teoman’ın sözüne mi uymalı acaba “düşünme, kim anlamış ki sen anlayasın böyle.”
Yapamazsın sen. Düşünmeden edemezsin. Hep böyleydin. Küçücük bir veletken bile edemezdin düşünmeden. Merak ederdin her şeyi, sorgulardın. Hiç değişemedin, çocuk kaldın. Gelgelim o zaman da anlamıyordun şimdi de anlamıyorsun.
Diğer insanların “hayatın gerçekleri” adını verdikleri büyümeyi bir türlü beceremiyorsun. Büyümeyi beceremediğin için de inciniyorsun sürekli. Bir çocuk. Küsüyorsun çok çabuk. İşin iyi tarafı unutuyorsun da bir çocuğun yaptığı gibi. Doğan gereği.
Evet, unutuyorsun. Kin tutmuyor ve yine yeniden başlıyorsun her seferinde. E, unutuyorsun dedik ya, tekrar tekrar üzüleceğini de unutuyorsun be çocuk. Bıkmıyorsun yenilmekten. Kendini “Don Kişot” sanan o arkadaşının tavsiyesine gülüp geçiyorsun; ama kabul et “her seferinde daha iyi yenilmek için çabalıyorsun.”
Yenilmek de dert değil senin için. Önemli olan denemekti diyecek kadar Pollyannasın. Bitmeden biten hikayeleri sevmiyorsun. Mücadeleyi seviyorsun her çocuk gibi. Her yerin kanasa da yaraların kabuk bağlasa da korkmuyorsun yeni yaralardan.
Bir şey bitecekse adam gibi bitmeli. Eksiltili cümleleri, tamamlanmamış hikayeleri sevmiyorsun. Çocuksun ya, cesursun o yüzden. Yetişkinlerin korkaklıklarını anlamıyorsun. Yetişkinler temkinli atarlar adımlarını, hesaplarlar. Sen gelişine yaşamak istiyorsun hayatı. Yaşamaktan korkan yetişkinleri sevmiyorsun.
En iyi bildiğin şey sevmek, sevginden anlamayan insanlara şaşırıyorsun. Sevgiden kaçanlara anlam veremiyorsun. Aşık olmayı marifet sanıyorsun hala millet aşka kıçıyla gülerken.
Hadi çocuk hadi topla kırılmış oyuncaklarını da yat artık. O tatlı titremeyle dal uykulara. Rüyanda iklim değişir Akdeniz olur belki. Bir ince ahmak ıslatan yağar altında keyfince sigara tüttürebileceğin.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Çok güzel bir paylaşım hem de çok. Tam beni anlatıyor.
YanıtlaSilYalnız olmadığını bilmek güzel diyeceğim;lakin neresi güzel ki.. Size de acil şifalar dilerim..
YanıtlaSilBen hasta değilim ki niçin şifa diliyorsunuz??Hasta olmak güzel olur mu hiç??Beni anlatıyor dediğim kısım şu:En iyi bildiğim şey sevmek,sevgiden anlamayan insanlara şaşıyorsun.Sevgiden kaçanlara anlam veremiyorsun.Aşık olmayı marifet sanıyorsun
YanıtlaSilhala millet aşka kıçıyla gülerken.Aslında ben de aşka kıçıyla gülenlere kıçımla gülüyorum.
haksızlık ediyorsun o çocuğa. yenilgilere yılgınıklara herşeye rağmen bu dünyada en büyük zenginlik "biraz çocuk kalmak" bence. biraz çocuk kalmak daha az kirlenmektir, daha az alışmaktır hayat denilen hengameye. güzel yazı emeğine sağlık...
YanıtlaSil