16 Temmuz 2010 Cuma

Şölen Bitti



Bilgisayarsız dolayısıyla internetsiz geçen bir on günün sonunda dükkanı açıyorum tekrar. Bu on günlük süreçte oynanan müsabakalarla ilgili bir şey yazmayacağım zira sıcağı sıcağına olmadıktan sonra futbol yazısı yazmanın pek de bir esprisi yok. Bu kupa hakkında son bir kapanış yazısı yazmazsam da içim rahat etmeyecek. Şöyle bir bakalım o zaman bu büyük şölende neler oldu neler bitti.

* Başlarda kaygılandık. Sıkıcı ve garantici futbol bize zevk vermemişti ama assolistler sonra sonra çıktılar piyasaya ve unutulmaz anlarla dolu müthiş bir kupaya şahit olduk anbean.



* Birçok ilke şahit olduk. İspanya ilk defa şampiyon oldu. Kupa tarihinde ilk defa bir takım yenilgiyle başladığı turnuvayı kazanma başarısı gösterdi. İlk defa Avrupa dışında düzenlenen bir kupayı bir Avrupa takımı kazandı. Ev sahibi takım ilk defa gruptan çıkamadı ve daha niceleri.



* İlk defa bir Afrika ekibi yarı final görecekti ama olmadı. Futbol tarihine geçecek dramatik bir veda yaşadı Gana.



* Birçok isim piyasa yaptı. Örneğin bir Thomas Müller patlamasına şahit olduk. Kaliteli bir oyuncu olduğu konusunda herkes hemfikirdi ama hiç kimse kupaya damgasını vuracağını tahmin etmemişti herhalde. Turnuvanın güzel sürprizlerinden biri oldu kendisi.



* Uruguay. 2010 Güney Afrika dendiğinde onlar da akla ilk gelenlerden olacaklar. Forlan önderliğinde rüya gibi bir turnuva geçirdiler.



* İspanya ya da Hollanda hangisi kazanırsa kazansın mutluluk verici olacaktı. Ama İspanya kazandı daha mutlu olduk. Hollanda o kadar kötü oynadı ki finalde, kendi miraslarına o denli hıyanetle doluydu ki futbolları o gün o kupayı kaldırmayı hak etmediler zaten.



* Yetmişli yılların total futbol ekollü Hollandasını izleyemedik ama 2000’li yılların İspanya’sını izleyebilmiş olmak da bambaşka bir lezzet doğrusu.



* Kaleciler güme gitti sanki. Jabulani kurbanı oldular biraz.



* Vuvuzela denen aygıt kupaya damga vuran bir diğer enstantane oldu. Ben maçları acayip bir konsantrasyonla izlediğim için pek rahatsızlık duymadım lakin tribün de izleyenlerin nasıl bir işkenceye maruz kaldıklarını tahmin edebiliyorum.



* Ömer Üründül de en az vuvuzela kadar rahatsızlık verdi sanırım. Ben ondan da çok rahatsızlık duymadım ama yine de bir müddet dinlendirilse iyi olacak gibi.



* Hakemlik standardı da bir hayli düşüktü kupada. Onlar da jabulani kurbanı oldu diyeceğim ama o bahane bile kurtarmaz onları. Kupadaki hakemlik standardı bana ister istemez bu işlerde feci lobi faaliyeti olduğunu düşündürttü. Hoş, futbolu seviyorsak insan hatasını mazur görmeliyiz. O kadarcık da hata payı bırakmazsak tadı kaçar gibi bu işin.



* Maradona’yı kenarda Yılmaz Vuralvari hareketleriyle görmek güzeldi ama mümkünse Arjantin’in başında değil de daha bir iddiasız bir yerde görelim. Hem o eğlensin hem de biz. Zehir etmesin bize futbolu.



* 2006’nın büyük hayal kırıklığı Ronaldinho idi. Bu sefer hayal kırıklığı listemiz biraz daha kabarık sanki. C. Ronaldo’ya bu konuda altın madalya verebiliriz. Onun dışında Rooney ve tüm İngiliz takımını bu listeye dahil edebiliriz. Her ne kadar şampiyonluk kupasını kaldıran ekibin bir parçası olsa da maalesef Torres de kendine burada yer bulacaktır. Takım bazında da İtalya, Fransa, Fildişi, Kamerun başı çeker bence.



* Gana bu genç jenerasyonla 2014’e de renk katacaktır. 2014 için en büyük adayım ise bu ekolle devam ederlerse Almanya olacaktır.



* Birçok güzel gole şahit olduk. Forlan’ın tüm golleri, Suarez’in Meksika’ya, Quagliarella’nın Slovakya’ya, Mesut’un Gana’ya, Gyan’ın Amerika’ya attığı goller ilk aklıma gelenlerden ama bence en güzeli kupanın açılış golüydü yani Güney Afrikalı Tshabalala’nın ceza sahasının köşesinden doksanı bulduğu nefis golü.



* Teknik Direktörlük gitgide zorlaşmaya başladı sanki. Gazcı teknik direktörlerden çok taktisyenlerin damga vurduğunu gördük kupaya. Alibeyköy kasabı tüm soğukkanlılığıyla devraldığı göz kamaştırıcı mirası doğru kullanıp tarih yazdı.



* Adettendir diye en iyi onbir seçeyim dedim ama zor işmiş vesselam, yapamadım. Ama övgüyü hak eden oyuncuların isimlerini de zikredelim. İspanya'dan isim isim bahsetmek pek mantıklı olmaz. Herkesin emeği çok büyük ama İniesta, Villa,Ramos ve Puyol'u biraz daha öne çıkarabiliriz. Müller'den zaten bahsetmiştik. Onun yanı sıra Mesut, Schweinsteiger, Khedira, Klose, Lahm Alman takımında diğer övgüyü hak edenlerdi. Uruguay'da bitmek tükenmek bilmeyen enerjileriyle ortasahanın yükünü çeken Perez ve Arevalo ikilisi, Gana'dan Gyan ve Ayew, Amerika'dan Donovan, Hollanda'dan Sneijder, Slovakya'dan Vittek, Slovenya'dan Brecko, Şili'den Mark Gonzalez, Nijerya'dan Enyeama, Japonya'dan Keisuke Honda'ya selamlar gönderelim.



* Ve tabi ki Forlan. Hak ettiği değeri görememiş futbolculardan biriydi kupa öncesinde. Öyle bir kupa geçirdi ki resmen efsaneleşti. Hagi gibi Zidane gibi bir efsaneyi izliyormuş hazzı yaşattı bizlere topu her ayağına alışında. Turnuvanın en değerli oyuncusu ödülünü de sonuna kadar hak etti.



Ve şu anda aklıma gelmeyen bir sürü güzel detay… Futbol detaylarıyla güzel malum. 2012 Avrupa şampiyonasında hafif bir hasret gidereceğiz ama Dünya Kupasının yerini tutmaz. 2014’ü izleyebilmek umuduyla kapatıyoruz Dünya Kupası bahsini.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder