Sevgili blogum, nassın iyi min görüşmeyeli..?? Ben de iyi sayılırım hamd olsun. Evet, biliyorum. Böyle samimi girişler yaparak senin gönlünü alamam. Öyle kırkta bir uğrayıp sonra bir iki sözle olmaz bu iş, anlıyorum. Çok ihmal ettim seni son zamanlarda. Bir hevesle sevilip kullanılmış daha sonra hevesi kaçınca bir köşeye fırlatılmış bedbaht Yeşilçam kadınları gibi hissediyorsun kendini benim yüzümden. Kusura bakma… Ama hastayım be blog yazamıyorum işte o yüzden. Ha ne yok yok domuz gribi filan değil. Kuş gribi, kırım kongo, sars, deli dana filan da değilim. Bu çok çok çok eski bir hastalık. İlk insandan beri var. Biz Türklerde en çok görülen hastalıktır bu(umarım vatansever(!) arkadaşlarım alınmazlar buna). Bu hastalığın adı tembellik. Sadece Türklerle de sınırlayamayız bu hastalığı; bizim coğrafyaya sinmiş bir şey bu. Bizim coğrafyada yaşayan herkes de vardır biraz bundan(Türkiye yerine bizim coğrafya dedim, umarım buna da kızmazlar… Eeeeeh, benim blogu okuyacak halleri yok ya canım). Gerçi Mustafa Kemal “Türk milleti çalışkandır, Türk milleti zekidir” demiş. Şimdi de Cehape’li arkadaşlarımla papaz olmak istemem. Atamın sözüne karşı değilim, lakin bu sözü bir gerçeğin altını çizmek için değil de var olan bir gerçeği değiştirmek için yani tabiri caizse gaz vermek için söylemiş gibi geliyor bana.
İşte böyle blogcum öyle tembelim ki tembelliğime mazaret olarak Atatürk’ü bile tanık göstermeye çalışıyorum şuursuzca. Koca milleti de bu kapsam içine almaya çalışıyorum ki yaptığım normal bir şeymiş gibi görünsün… Sen de haklısın kim inanır ki buna.
Her gün bir şeyler yazma hevesi oluyor aslında içimde ama bilgisayar başına geçince oyun oynayıp feysbuk’un gelişmelerini takip etmekten vakit bulamıyorum dişe dokunur bir şeyler yazmaya. Aslında arkadaşlarımın durumlarına, fotoğraflarına filan bir sürü bir şeyler yazıyorum be blogcumm… Sayılmaz mı onlar…??!! Peheyyy.. Şuna bak, hala bahane peşindeyim, bir de okulda dersini yapmayan öğrencilerime kızıyorum ödev yapmıyorlar diye.
Bir de bilgisayar öncesi zamanda yaşadığımızı düşünsene. Al eline kalemi bileklerin kopuncaya dek yaz babam yaz. Hatta divitle, mürekkeple belki o da yok daha ilkeliyle bir kuş tüyüyle. Bunları geçtim, herhalde ben daktiloyla yazmaya bile üşenirdim. Düşünsene yazım yanlışlarını redakte edip oturup tekrar baştan yazacaksın filan. Birden daha çok sevdim şu“vörd” programını. Çok daha fazla saygı duydum şimdi zamanında o tuğla gibi şahane kitapları yazan adamlara. Dostoyevski, Victor Hugo filan da tembel olaydı ne yapardık.. Vay anasını.. Böyle düşününce insan bir fena oluyor haa..
Sap saman şeylerde anlatsam sana kendimi iyi hissettirdin bana blogcuğumm, seni gördüğüme sevindim.. Olaylara garışma.. Arada uğrarım ben yine.
19 Kasım 2009 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
abi tembellik üzerinde şık durmuyo yalnız. sen de tembellik yaparsan halimiz nice olur.
YanıtlaSil