-Bizim Zorba'ya ithafen-
“Ne makine şu insan be! İçine ekmek, şarap, balık, turp koyuyorsun; iç çekmeleri, gülüşler ve düşler çıkıyor. İmalathane! Sanırım beynimizde konuşan bir sinema var.”
Zorba’yı okumaya başladığımda şaşırmıştım önce. Ne yani, roman adını kahramanından mı alıyordu. Bu kitabı tanımlayabilecek/özetleyebilecek bir konu/kavram yok muydu da yazar kahramanının adını vermişti kitaba. Kolaycılık demeye dilim varmasa da bir garip his uyandırmıştı bu durum ben de. Ama okudukça nedenini kavramak zor olmadı benim için. Çünkü romanın kahramanı olan Aleksi Zorba bir roman kahramanı olmanın ötesinde anlam barındıyordu gerçekten de. Taşıyordu sanki kitaptan.
Tıpkı Cervantes’in Don Kişot’u gibi Kazancakis’in Zorba’sı da kitaba adını vermenin ötesinde; bir duruşa, bir felsefeye, bir dünya görüşüne tekabül ediyordu. Anlatıcıyla- yani patronla-birlikte romanın iki ana kişisinden biri Zorba. Zorba hakkında yazar, onu gerçekten tanıdığını ve hayatını değiştiren bir insan olduğunu söylemese böyle bir insanın yaşamış olabileceğinden bile şüphe edecektir okuyucu. Zira yer yer dibine kadar karikatürize ve zaman zaman öylesine idealize edilmiş bir karakterdir Zorba ve ister istemez böyle bir kahramanın gerçek hayatta olamayacağını düşündürtür insana. Ama vardır Zorba ve Zorba gibileri. Onlar hayata dair bildikleri her şeyi kitaplardan değil bizzat yaşayarak öğrenmiş yaşamayı iliklerine kadar sindirmiş kahramanlardır. İnsanlığa hayattan zevk almayı ve ölümden korkmamayı öğretmiş halk filozoflarıdır onlar. Zorba da onlardandır, belki de en hasıdır. Yeri geldiğinde dişi sineğe bile bıyık buracak kadar kadın düşkünü bir hergele, yeri geldiğinde dünyanın en halkçı emekçisi, yeri geldiğinde dünyanın ve kainatın bütün hikmetine ermiş bir düşünür, yeri geldiğinde de alabildiğine mütevazı bir derviştir.
Dünya edebiyatındaki gelmiş geçmiş en ilginç karakterlerdendir Aleksi Zorba. En eğlencelilerinden, en saflarından ve en bilgelerinden. Hayatı o kadar yoğun yaşar ki kelimelerle anlatılması güçtür, o yüzden raks ederek anlatır bazen duygularını. Yazarın tabiriyle “Toprak Ana’sından göbeği kesilmemiş, hilesiz, kocaman bir ruh” tur o. Bu yüzden olsa gerek bu kitabı bitirmem çok uzun sürdü. Hele ki sonuna yaklaştıkça daha da yavaşladım elimde olmayarak bitmesin istedim Zorba’yla patronun hasbihalleri. Ama bitti. Yine de bitişiyle bile çok şey öğretti bana Zorba. Bitişlere üzülmemeyi öğretti örneğin. Önemli olan bitiş noktasına kadar neler yaptığın o arayı nelerle doldurduğundu. Zorba bittiğinde yaşamakla dopdoluydum ben de; bu yeter de artardı zaten.
Zorba’dan aktarılacak alıntı o kadar çok ki hangisini yazayım bilemedim, aşağıdakiler Zorba’yı en iyi anlatanlardan sadece ikisi:
“Bir zamanlar diyordum ki: Bu Türk’tür, bu Bulgar’dır ve bu Yunanlı’dır. Ben, vatan için öyle şeyler yaptım ki patron, tüylerin ürperir; adam kestim, çaldım, köyler yaktım, kadınların ırızna geçti, evler yapma ettim... Neden? Çünkü bunlar Bulgar’mış, ya da bilmem neymiş... Şimdi kendi kendime sık sık şöyle diyorum: Hay kahrolasıca pis herif, hay yok olası aptal! Yani akıllandım, artık insanlara bakıp şöyle demekteyim: Bu iyi adamdır, şu kötü. İster Bulgar olsun, ister Rum, isterse Türk! Hepsi bir benim için. Şimdi, iyi mi, kötü mü yalnız ona bakıyorum. Ve ekmek çarpsın ki ,ihtiyarladıkça da, buna bile bakmmaya başladım. Ulan ister iyi, ister kötü olsun be! Nah diyorum bu fakirde yiyor, içiyor, seviyor, korkuyor , onun da tanrısı ve karşı tanrısı var, o da kıkırdayacak ve dümdüz toprağa uzanacak, onu da kurtlar yiyecek... Hey zavallı hey! Hepimiz kardeşiz be... Hepimiz kurtların yiyeceği etiz.”
"Hiçbir şey ummuyorum, hiçbir şeyden korkmuyorum, özgürüm."
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
siyah beyaz düşleri geçip renkli düşleri düşlediğimiz zamanda siyah beyaz olarak izlemiştim filmini.Sonra kitabın varlığını duyunca Filmi kitap yapmışlar düşündüm tersine:)Başlangıçta yağmur sesleri içimi ıslatırken;işçi kahvesinde buldum kendimi.Oraya şemsiye ile giren bir sosyete sandım patronu ilk başta.yol bilmez nasıl yol gösterileceğini bilmez.algısı kendi çevresinde dönen..
YanıtlaSilfazla yazmadan Bize küçüklükten beri küfürleri Yunan tohumu Ermeni dölü gibi ettirmeye çalıştı Netekim..biz önce ettik, korkudan olduğunu büyüdükçe anladık..Daha bir sevdik insanlığı.Erginliği geçtik.şimdi ondandır Zorba oluşumuz.Birde Türk Dil Kurumu sözlüğüne inat hiçte barbar değil:) Engüzeli ise ummadık-korkmadık-özgürce..
Yaşa sen güzel insan... Yalnız ilk iş git bir google hesabı al ki.. Adın adsız diye değil hak ettiği şekliyle Zorba diye görünsün orada..
YanıtlaSil