9 Temmuz 2009 Perşembe

Soğuk Dağ Adlı Roman Üzerine

Charles Frazier öyle bir roman çıkarmış ki ortaya bence başka bir tane daha yazmasına gerek yok. Ömrüm boyunca çalışıp tek bir roman yazabileceksem eğer Charles Frazier’inki gibi olsun isterim. İnsana dair her şey var çünkü bu kitabın içinde. Kitaptaki olaylar “özgürlükler ülkesi, bolluk ve bereket diyarı” Amerikanya’da Amerikanya iç savaşı zamanında geçiyor. Geçmişsiz ülke Amerikanya’ nın geçmişinin en kanlı yıllarını fon alıyor kendine yazar ve bir savaş panoramasının üzerinden bir aşk hikâyesi anlatıyor bize. Aynı zaman da bir yolculuk romanı bu. Savaştan kaçan yaralı bir adamın(Inman’ın) sevdiği kadına(Ada’ya) ulaşmak için çıktığı zorlu yolculuğa şahit oluyoruz. Bu yolculuk sırasında savaşla birlikte insani değerlerini yitirenlerden tut, elindeki sınırlı imkanlarla savaş ortamında yaşamaya çalışan insanlara kadar birçok kahramanla tanışıyoruz kahramanımız Inman’la birlikte. Serüven de vaat eden bu psikolojik roman en gelişmiş hayvan olan insanla ve onun tarihiyle ilgili çok önemli şeyler de söylüyor. Ve fazlasıyla gerçek şeyler anlattığı için haliyle mutlu sonla da bitemiyor.

İnsanlığa dair önemli şeyler söyleyen her kitap güzel midir tartışılır tabi ki. Neticede edebiyat bir sanat dalıdır. Roman da edebiyatın zirvelerinden biridir. Dolayısıyla dişe dokunur bir şeyler anlatırken nasıl anlattığınız da önem kazanır. “Soğuk Dağ” bu anlamda da çok başarılı bir roman. Hem anlaşılır bir dil tutturması hem de bu yalınlık içerisinde edebi bir lezzet de içermesi kitabı değerli kılıyor. Kitap “Amerika Ulusal Kitap Ödülü” nü aldığı için tescili var zaten; ama bence Türkçe çevirisinin de başarılı olmasında kitabın çevirmeni Neşe Olcaytu’ nun payı da olsa gerek.

Soğuk Dağ’ın kitabından ziyade filmini tanıyanlar daha fazla olacaktır. 2003 yılında sinemaya uyarlanmıştı. Kadrosunda birçok ünlü oyuncu barındırıyordu. Şahsen ben filmini izlemedim. İmdb puanı:7.3. Hiç fena bir puan değil. Gösterimde olduğu dönemde eleştirmenler tarafından beğenilse de ödüller filan alsa da izleyiciler tarafından pek rağbet edilmedi gibi hatırlıyorum, belki de ben de bu önyargıyla filmi izlememiştim. Hatırlamıyorum. Kitaptaki derinlikli öykü filmde ne kadar verilebildi bilmiyorum; ama seyirci tarafından çok tutulmamasının altında yatan sebeplerden biri de belki bu olabilir. Derinlikli hikayelere popüler sinema kültürü içerisinde pek de tahammül yok malum. Neyse, filmi izlemeden yorum yapmak pek de sağlıklı bir iş değil. Nitekim filmi bilmem ama kitabı tavsiye ederim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder