12 Şubat 2011 Cumartesi

Hay Bin Leman...

Geçtiğimiz ay Leman’ın 1000. sayısı çıktı. 1000 sayı dile kolay. Haftalık çıkan bir dergi için 1000 sayı demek 20 yıllık bir süreyi ifade ediyor. Bir dönem dünyanın en çok satan üç mizah dergisinden biri olan Oğuz Aral’ın Gırgır’ı bile 16 yıl çıkmış. Bu bilgiden yola çıkarak Leman’ın 20. yılına ulaşmasının önemi daha iyi kavranabilir.




Benim Leman’la tanışmam tahminen 94-95 yılları filan olsa gerek. Abim alırdı o zamanlar Leman’ı. O bunu pek tasvip etmese de ben gizli gizli okurdum Lemanlarını. Leman benim için tabi ki benzersiz bir deneyimdi o yaşlarda. Çocuk dergilerinden mizah dergilerine geçiş dönemi diyebiliriz o dönem için. Tabi ki mizah dergilerindeki cinsellik vurgusu ergenliğe yeni adım atmış birisi için inanılmaz baş döndürücü bir şey ifade ediyor. Mizah dergilerinin ilgi alanımda sadece o ergenlik dönemiyle sınırlı kalmamasında ve bugüne kadar devam etmesindeki püf nokta ise kesinlikle mizahın doğasından gelen o muhalif duruştadır.
İlerleyen süreçte sıkı bir mizah dergisi takipçisi olmamı buna borçluyum. Leman, o dönem muhalif çizgisiyle fark yaratıyordu resmen. Yine abim sayesinde oluşmaya başlayan dünya görüşümün kaskatı ve bilinçsiz bir dünya görüşüne dönüşmemesinde Leman ekolünden gelen mizahi tadın payı büyüktür. Dünya üzerinde insanı isyan ettiren o denli büyük bir adaletsizlik ve sömürü düzeni var ki insanoğlu buna kayıtsız kalamaz, bu yüzden eğer okumayı seven ve öğrenmeye açık bir insansanız dünya görüşünüz de gelişir; ama onu tek bir yönde geliştirseniz bir yerde tıkanıp kalacaktır. İşte mizah bunu önler. İlerlemeden korkan karanlık beyinlerin bir dönem en nefret ettikleri ismin bu ülkenin gelmiş geçmiş en büyük mizahçısı “Aziz Nesin” olması bir tesadüf değildir örneğin. Çünkü mizah en güçlü eleştiri yöntemidir.

İşte 90’lı yılların eleştirel mizah kültürünün temel taşıydı Leman da. Nihat Genç henüz eksen kaymasına uğramamıştı, Leman kapakları politik göndermelerle ve taşlamalarla doluydu. Gırgır gibi büyük bir ekolün devamıydılar ve politik olarak daha cesur bir versiyonu diyebilirdik onlar için.

Unutulmaz karakterler doğmuştur Leman’ın bağrında. Tuncay Akgün’ün Bezgin Bekir’i benim en sevdiğimdir, belki de karakterime en uygun kişi olmasından. Güneri İçoğlu’nun yarattığı Gönül Adamı artık nesli tükenen bir insan profilini resmeder ve aslında çok şey anlatır. Ender Özkahraman’ın çizdiği “Orası Öyküleri” ülkenin doğusundaki gerçekleri insan odaklı hikâyelerle anlatan cesur bir belgesel gibiydi adeta. Galip Tekin’in müthiş hayal gücü herkesi baştan çıkarabilecek uçukluktaydı. Daral ve Timsah’ıyla, Kıllanan Adamı’yla, Öğreten Adam ve Oğlu’yla, Bayır Gülü’yle, Terelelli Pictures’la, Deli Cevat’ıyla unutulmaz bir dergidir Leman.



Artık devamlı bir Leman okuru olmadığımı itiraf edeyim. Leman’da parlayan genç ve yetenekli mizahçıların Penguen’i kurmalarıyla birlikte ben de oraya kayan okurlardanım. Bir süre Leman’ı yine takip etmeye çalıştım; ama müptelası olduğum Penguen bölünüp ortaya bir de Uykusuz çıkınca Leman üçüncü sıraya iniverdi birden. Çıktıkları günden bu yana Penguen’in ve Uykusuz’un çok az sayısını kaçırdım. Bunların yanı sıra üçüncü dergi olarak Leman’ı çok nadiren almaya başladım. Leman geçen yıllar içinde bir hayli güç kaybetti doğal olarak, hâlâ birçok usta mizahçıyı barındırmasına ve bir ekol olarak sapasağlam durmasına rağmen mizahın odağı artık onlar değil. Benim gibi birçok nankör okur mevziiyi terk etti. Buna rağmen Leman halen ayakta ve umarım bir 20 yıl daha ayakta olacaktır.

Memleket mizahına kazandırdıkları bakış açısıyla, usta çizerleri ve unutulmaz kahramanlarıyla Leman şimdiden bir efsane mertebesinde.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder