9 Aralık 2018 Pazar

DENİZ GEZMİŞ’İN AYDINLATTIĞI ODA

GİRİZGAH: Tarihsel kişilikler üzerine yazılar yazmak zor iştir. Hele ki tarihsel bir kişiliği kurgu bir metnin içine yerleştirmek ciddi riskleri de beraberinde getirir. Bu riski göze alıp bu işe soyunuyorsanız o kişiyi çok iyi tanımanız, yaşadığı dönemi çok iyi etüt etmiş olmanız gerekir. Yoksa kaş yapayım derken göz çıkarır, büyük ihtimalle de ne İsa’ya ne de Musa’ya yaranamazsınız.

Bahsi geçen tarihsel kişilik artık bir efsaneye dönüşmüş ise, toplum belleğinde sempatiyle yaşatılan birisi ise yukarıda saydığımız riskler katlanır. Usta bir gazeteci olan Osman Balcıgil eminim ki Deniz Gezmiş üzerine bir kitap yazarken bu risklerin hepsini düşünmüştür. Sonuçta boru değil “Deniz Gezmiş”ten bahsediyoruz. Adına şarkılar bestelenmiş, türküler yakılmış, mücadelenin sembolü olmuş bir fenomen o. Böyle biri hakkında yaptığınız iş ne kadar güzel olursa olsun, hep eksik bir yanı kalacaktır. İsim o kadar büyük ki yanına koyduğunuz her şey bir anda küçülüverir.
Osman Balcıgil’in iyi niyet ve büyük emekle ortaya çıkardığı eseri için olumsuz bir şey söyleyemem ama yukarıda bahsettiğim sebeplerden ötürü herhangi bir okurdan tam not alması pek olası değil.

Karanlık Oda, deneme kategorisinde sunulmuş piyasaya lakin bu adlandırmaya itirazım olacak. Zira deneme temelde bir düşünce yazısı türüdür. Yazar bu eserinde dönemin siyasal olaylarıyla ilgili düşüncelerini paylaşıyor olsa da yine de bunu bir kurgunun içerisinde yapıyor. Kurgu demek olay anlatısı demektir ve deneme bir olay anlatısı değildir. Ben olsam uzun hikâye diye adlandırırdım. Sonuçta hikâyelerde düşünceler paylaşılamaz diye bir kural yok. Hikâye ve roman yazarları kendi söylemek istedikleri şeyleri çoğu zaman kahramanların ağzından söyletmezler mi zaten? Burada yazar kendini de bir olay kahramanına dönüştürmüş durumda. (Dikkat Tatkaçıran*: Yazar, evindeki karanlık odada, çektiği eski fotoğrafları elden geçirirken Deniz Gezmiş’in fotoğrafına rastlar ve bir anda Deniz Gezmiş’in hayali yanında beliriverir. Birlikte, fotoğrafların çağrışımından yola çıkarak Denizlerin yaşadığı siyasal sürecin öncesini ve sonrasını soru cevap, sohbet karışımı bir şekilde hatırlarlar.) Biz de okurken bunun aksini düşünmüyoruz. E o halde, yazıyı yanlış lanse eden bu tanımlamanın ne anlamı var? Roman ya da hikâye de, geç. Olayın tek mekanda ve sınırlı bir zaman dilimi içerisinde başlayıp bittiğini ve kitabın hacmini düşünecek olursak bence en iyi tanımlama uzun hikâye olacaktır.

NEDEN OKUDUM NASIL OKUDUM: Bir arkadaşımın elinde gördüm, bu ne ki diye sordum. Açık olan çantamdan içeri bırakıverdi. Al sen okursun dedi. Tabi ki okumam demedim ve okudum. Zaten Deniz Gezmiş’e dair herhangi bir şey ilgimi çekmiştir her zaman.

SADET: Eserin her türlü okuyucuya hitap edebilecek basit bir anlatımı var. Kolay okunuyor. Bilhassa o dönemlerin siyasal manzarasından habersiz yeni kuşaklar için faydalı bir eser. Sonuçta elinde kitapla değil de telefonla yaşayan gençliğe tarihsel olayları didaktik metinlerle ulaştırmak bir hayli zor. Herkesin için değil de bu türden genç okur için ilgi çekici olabilir. İçinde Deniz Gezmiş’e dair bir şeyler bulunan her şeyi okurum diyenler, Deniz Gezmiş’i bir kere de kurgu kahraman olarak görelim diyenler de okuyabilirler.

Derinnot: Kitabın kapağındaki ve içindeki çizimler, benim çok sevdiğim bir karikatürist olan Kutlukhan Perker’e ait. İçerisinde nispeten bolca resim bulunduran kitap, Perker’in çizgi dili sayesinde zaman zaman çizgi roman tadı da veriyor.

*Tatkaçıran sözcüğünü “spoiler” yerine kullanıyorum. Yaşasın “artık yerleşmiş olsalar da bazı yabancı kelimelerin yerine ısrarla ve nafile bir çabayla Türkçelerini bulmaya çalışma hareketi”. Ne var? Mis gibi kelime:tatkaçıran.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder