GİRİZGAH: Mizah, her daim egemenleri tedirgin eden muzip ve bazen de muzır bir güç olmuştur. Yönetici sınıfını, bozuk düzenin işlemeyen çarklarına zekice sokulmuş mizah çomağı kadar rahatsız eden az şey vardır ve mizah, zeka ile yapılan bir muhalefet türü olduğu için de karşı tarafı çoğunlukla çaresiz bırakır.
Hüseyin Rahmi’nin Şıpsevdi’si de müthiş bir mizah bombardımanı. Osmanlıdaki baskıcı siyasal düzene, yanlış batılılaşmaya, ikiyüzlülükle dolu toplumsal yaşama… Her birine itinayla sokuyor çomağını.
Teknik olarak bazı sıkıntıları yok değil. Özellikle kitabın başında yer alan ve bir tramvayda geçen bölüm, çok eğlenceli nüveler vermekle beraber kitabın kurgusuna hiçbir katkıda bulunmuyor. Ana kahramanın pek de inandırıcı olmayan değişimi de teknik bir sıkıntı bence. Bu teknik sıkıntıların biraz da tefrika geleneğinden kaynaklandığının düşünüyorum. (Şöyle ki o dönemde romanlar dahil pek çok edebi eser, gazeteler yoluyla ulaşıyor okuyucuya. Yani gazetede parça parça tefrika ediliyor. Dolayısıyla-çok muhtemel olarak-tefrika edildiği uzunca müddet içerisinde yazarlar, eser üzerindeki hakimiyetlerini bir miktar yitiriyorlar.) Yazıldığı dönem-Türk romanının emekleme dönemi diyebiliriz- göz önünde bulundurulduğunda da aslında bu sıkıntılar çok göz ardı edilebilir şeyler.
Hüseyin Rahmi’nin dili öyle tatlı ki kitabın buna benzer kusurlarını, konudan ve kurgudan alakasız duran ilk bölümünü bile hoş görüyle karşılıyor insan. Hüseyin Rahmi’nin dili ve anlatımı tatlı dedim ama bu yalın olduğu şeklinde anlaşılmasın sakın. Orijinalinden okumaya kalkmayın, ellinci sayfaya gelmeden pes edebilirsiniz. Mutlaka dilinin sadeleştirildiği iyi bir basımını bulmak lazım.
Hüseyin Rahmi’nin bu eseri, Abdülhamit’in istibdat dönemine tesadüf ettiği için sansürlenmiş ve yasaklanmış. İlk basımından ancak on yıl sonra sansürsüzce neşredilebilmiş. Toplumdaki iki yüzlü din anlayışına, bastırılmış kadın erkek ilişkilerine, yozlaşmış yönetime varana değin birçok mizahi eleştiriye sahip olan bu kitap, yazıldığı dönem için biraz ileride gerçekten de ve bu yüzden baskı görmesi de normal.
Hele kitabın bazı bölümleri bir hayli erotik unsurlar da barındırıyor. Bu erotizmi, mizahla çok güzel seviştiren Hüseyin Rahmi, bana çok yerde kahkahalar attırdı.
NEDEN OKUDUM NASIL OKUDUM: Plansız ve obez okuma alışkanlığımı belki bir hal yola koyabilirim düşüncesiyle bir okuma grubuna katıldım bu eylül başında. Bu grup güzel insanlarla dolu Çekmeköy Dayanışması’nın okuma grubuydu. Şıpsevdi romanı da okuma grubuyla birlikte okuduğumuz 2.kitaptı. Öncesinde Mai ve Siyah’ı okumuştuk. Şıpsevdi’den sonra da Sinekli Bakkal’ı ve Kiralık Konak’ı okuduk grupça. Bu güzel etkinlikten beni haberdar eden ve sorgusuz sualsiz beni gruba dahil eden herkese müteşekkirim. Özellikle Çekmeköy ve yakınlarında oturuyorsanız, grubumuza yakın durun. Kitapseverleri bekleriz.
SADET: Yukarıda da değindiğim üzere kitabın roman tekniği üzerine birtakım sıkıntıları var lakin bu büyük ustanın öyle bir mizahı var ki nasıl yazıldığından ziyade ne anlattığına bakmak gerekiyor. Türk romanının henüz emeklediği bir dönemde böyle bir eser yazmak büyük iş. Bu yaşıma kadar Hüseyin Rahmi Gürpınar okumadığım için kendimi kınıyorum. Aşk olsun bana!
Not: Bu arada kitabın 1902 yılında ilk basıldığındaki adı “Alafranga” imiş. (Ki bence bu isim de yetersiz bir isim.) Sonra “Alafranga” önce sansürlenip sonra toplatılınca 1911 yılında tekrar yayınlanan kitaba bu sefer “Şıpsevdi” adını vermişler. Ben olsam kitabın ismini “Şıpsevdi” koymazdım. Kitabı yeterince yansıtabildiğini düşünmüyorum. Ben kitaba “Kabak Çiçeği Gibi Açılanlar” ya da “Kimin Eli Kimin Cebinde” ismini koyardım.
8 Aralık 2018 Cumartesi
ŞIPSEVDİ ROMANI ve HÜSEYİN RAHMİ’NİN MİZAHI
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder