20 Mayıs 2020 Çarşamba
İZLEYEBİLDİM 3
Arkadaşlarımın film tavsiyelerini sorgusuz sualsiz hayata geçirmeye devam ediyorum. Bu hafta sonu ilk olarak sevgili dostum Berduş’un tavsiye ettiği Platform’u(hoş, bunu izlemeyen, üzerine konuşmayan kalmamıştı zaten) izledim. Bir İspanyol yapımı olan “Platform” Netflix’te yayınlandığı için bir anda popüler oluvermiş ve geçtiğimiz ay içerisinde çokça izlenmişti. Berduş tavsiye edince ben de eksik kalmayayım dedim ve izledim. 2019 yapımı Platform; bol gerilimli, distopik bir bilim-kurgu filmi. Bir derdi olan filmlerden. Bu derdini de açıktan açığa söylemeyip alt metinlere yerleştiren yani bu işi sembollerle yapan bir film. Bu bağlamda basit bir sinema filmi değil; bir sanat eseri, felsefi derinliği olan bir metin aynı zamanda. Bir eleştiri yağmuru… Adına sistem eleştirisi de denilebilir, insanoğlunun eleştirisi de… Zira iyi ya da kötü her sistemin var edicisi ve sürdürücüsü insanoğlunun ta kendisi. Bu tarz filmleri çok seviyorum. Lakin filmde bir takım boşluklar, çelişkiler ve havada kalan şeyler yok değil. Bu yüzden bir başyapıt değil. İMDB puanı 7, benim puanım 8.
İzlediğim, ikinci film sinefil arkadaşım UK’un tavsiyesi olan “November” idi. UK geçtiğimiz haftalarda içimden geçen filmler tavsiye etmişti: dogtooth, happiness (bkz.geçmiş yazılar.) Bu yüzden temkinliydim bu filme karşı da. Lakin yine bir İspanyol yapımı olan “November”, orijinal adıyla “Noviembre” gönlümü fethetti. 2003 yapımı filmde, bir tiyatro grubunun hikâyesi anlatılıyor. Tek amaçları tiyatro yapmak olan çılgın bir grup bu. Tiyatroyu para kazanmak için yapmıyorlar. Tamamen kamusal bir hizmet olarak parasız yapıyorlar bu işi. Çok fazla bahsedip tadını kaçırmak istemem. İzleyin. Kurgusuyla, senaryosuyla, oyunculuklarıyla a’dan z’ye harika bir film. Benim gibi “tiyatro”yu hayatının odağına koymuş ya da tiyatro ile bir şekilde bağ kurmuş herkesin mutlaka izlemesi gereken bir film. IMDB puanı 7,7, benim puanım 10. Duygusal bir puan farkındayım ama ne yapayım, mevzubahis tiyatro. (Çok küçük bir rolü olan Pedro Alonso yani La Casa de Papel’in “Berlin”i de filmin sürprizlerindendi. Ama çok küçük ve kısa bir rol gerçekten. Benimki gibi şahin gözleriniz yoksa tanıyamazsınız bile.)
İki iyi İspanyol filmi izleyince İspanyol filmlerinden devam edeyim o zaman dedim. Mehmet Turgut’un İspanyol filmleri listesi vardı, onu hatırladım ekran görüntüsünü almıştım. Geçen hafta Mehmet’in tavsiye ettiği iki klasik filmi izlemiş ve çok beğenmiştim. Mehmet’in zevkine güveniyordum. (iyi ki de güvenmişim.) Hemen açtım listeyi ilk sıradan izlemeye başladım. Lakin Mehmetçiğim Turgut’un İspanyol filmi diye tavsiye ettiği filmlerin ilki Kanada yapımı Fransızca bir film çıktı. Lan Mehmetçiğim ya! Aman ne önemi var. Film şahaneydi neticede. 2010 yapımı “İncendies” adlı filmimiz, Fransızca “Yangınlar” demekmiş. Türkçe’ye “İçimdeki Yangın” şeklinde çevrilmiş. Genelde yabancı filmlerin Türkçe karşılıkları bir facia olur ama bu sefer cuk oturmuş. Hem de öyle böyle bir yangın değil, sadece filmdeki kahramanlarımızın değil izleyici olarak bizim bile içimizi yakan bir hikâye var filmde. Ortadoğu denilen bataklıkta geçiyor filmimize konu olan trajediler, az bir kısmı da Kanada’da. Tipik Ortadoğu manzaraları… Din uğruna yapılan anlamsız ve bitmek bilmeyen savaşlar, bu savaşlar esnasında parçalanan, savrulan hayatlar vs. vs. Çok fazla üstüne yorum yapmayayım ki “tatkaçıran” vermeyeyim. IMDB puanı 8,3, benim puanım 9,5.
Sonra, Mehmet’in listesindeki 2. Filme geçtim. “El secreto de sus ojos”. Yani “Gözlerindeki Sır”. 2009 tarihli bu film bir Arjantin yapımı. Arjantin’de İspanyolca konuşulduğu için bu filmi teknik olarak İspanyol filmi kabul edebiliriz tabii ki Mehmetçiğim. Tabi ki bir M.Turgut tavsiyesi olarak bu film de şahaneydi. Film bir polisiye-gerilim. Ama sabun köpüğü bir polisiye-gerilim değil. Suç, ceza, adalet kavramları üzerine düşündüren sıkı bir film. Üstüne üstlük bir türlü dillendirilemeyen bir de aşk hikâyesi var ki o da tüm heyecanın üzerine şahane bir romantizm sosu sıkıyor. Üzerine çok konuşursanız mutlaka “tatkaçıran” vereceğiniz filmlerden biri bu da, o yüzden çok uzatmayayım lafı ve izleyin diyeyim. IMDB puanı 8,3, benim puanım 9.
Bir sonraki çorba gibi sinema yazısında görüşmek üzere.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder