29 Mayıs 2020 Cuma

HADİ BENİ KANDIR BİRAZ



GİRİŞME: “Ben inanmak değil, bilmek isterim.” Birkaç gün önce izlediğim sokak röportajında böyle diyordu ünlü yazar İhsan Oktay Anar. Ben de bilmek isteyenlerdenim. Bilgi istemek zorlu bir yol aslında. Bilgiyi edinmek için çaba gerekir. İnanmak ise bilgi gerektirmez. Hatta inanmak çoğu zaman bildiklerine rağmen “inanmayı” gerektirir. Çoğu zaman inanmak, bilmekten daha çok işimize gelir çünkü güvenlidir inanmak. Bilmek ise hem hoşlanmayacağımız şeylerle karşı karşıya bırakabilir bizi hem de sorumluluklar yükler. Hangisini talep ya da kabul ederseniz edin, aslında önemli olan onları ne için ve nasıl kullandığınızdır.


GELİŞME: Alamut, her şeyi bilen birinin kendi inanmadığı şeylere başkalarını inandırmasının romanı. Kim bu biri? Bu kişi Hasan Sabbah. Sabbah, zamanına göre iyi bir eğitim alıyor, o çağa kadar yazılmış ne varsa okuyor, bütün bilgileri yiyip yutuyor. Araştırıyor, öğreniyor, sorguluyor. Hesapta İran halkının sömürülmesine dur demek için mücadele etmeyi kafasına koyuyor. Lakin eskiden can dostu olan Nizamülmülk tarafından ihanete uğrayınca, sahip olduğu zeka ve bilginin tamamını Nizamülmülk’ü ve onun temsil ettiği şeyi yok etmeye adıyor. Onca yılın getirdiği bilgi ve gözlemlerle insanların “inanç” ekseni etrafında kolayca toplanabildiğini ve yönlendirilebildiğini fark ediyor. Sünni inancın karşısındaki Şii inancını ve bu inancın İsmaili kolunu kendine paravan yaparak örgütünü kuruyor, keskin zekası sayesinde kısa zamanda bu örgütü büyütüyor ve emrindeki fedaileri haşhaşla uyuşturup, cennet hayaliyle büyüleyip fütursuzca insan öldürebilen makinelere dönüştürüyor.


SONUÇMA: Peki, Hasan Sabbah 11.yüzyılda değil de günümüzde yaşasaydı yine yapabilir miydi bunu? Bunca +1000 yıllık bilgiye ve teknolojiye rağmen… Belki haşhaşla uyuşturup onları cennete götürdüğüne inandıramazdı ama illaki başka bir yol bulabilirdi kandırmak için. Hitler bunu 11.yüzyılda değil 20.yüzyılda yaptı neticede. Bir yalan sistematik bir şekilde tekrar edilince kitleleri o yalana ikna etmek ve inandırmak çok da zor olmuyor. Hasan Sabbahlar hâlâ kandırabiliyor insanları. Kandırılmamanın panzehiri bilgiden geçiyor hâlâ. Heyhat garantisi yok. İnandığımız şeyler uğruna kandırılmaya dünden razıyız çünkü.


SON SÖZ: Kitap tanıtıyormuş gibi yapıp kitaptan hiç bahsetmemek olmaz. Alamut, bir tarihi roman şaheseri. Teknik olarak çok başarılı, her türlü okuyucuyu kolayca ağına düşürebilecek 500 sayfalık heyecanlı, gizemli, sürükleyici bir okuma macerası. 1000 yıl önce yaşanan olayları, o coğrafyayla hiç alakası olmayan bir Avrupalının kaleminden okumak ve sanki oradaymışız gibi heyecanlanıp hop oturup hop kalkmak... İşte edebiyatın karşılaştırılamaz gücü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder